6 Kasım 2010 Cumartesi

LOVE SUCKS!



Yine Vampire Diaries'in son bölümünü izleyip merak ve sinir içinde bir yandan da ağlamaklı olarak karşınızdayım. Açıkcası şu dizi hakkındaki düşüncelerimi hep bir yere dökmek istemişimdir burasının en uygun yer olduğunu düşünüyorum şu an.  Klasik bir vampir dizisi değil bu. Öyle Twilight'daki gibi güneşe çıkınca "shinee shinee!" vampirler yok burada. Ya da biri elma, armut ya da portakalı yere atıp eliyle tutup ayağıyla falan sektirmiyor. Biliyorum hayal kırıklığına uğradınız şu an ama VD'nin kitaplarının twilight'dan da önce yazıldığını belirtmek isterim. Aradaki benzerlikler için özenti demeden önce iyi düşünün derim yani.



Elena dünya üzerindeki en salak insan sıfatını layıkıyla yerine getiriyor diyerek başlamak istiyorum yazıma. Bir insan damon gibi hem dışı, hem de içi taş, taş ötesi bir insan dururken neden stef gibi yumuşacık jelibon misali bir arkadaşı seçer, anlayamıyorum.Böyle iki erkek tarafından poh pohlanan kızların kafası embesil oluyo azıcık. Ayrıca bölümde Elena'nın olmadığı sahnelerde eskiden Damon safceğiz bir yavruyken Stef'in onu vampire çevirdiğinden dolayı dile getirdiği üzüntüyü de görebiliyoruz. Ki burdan çıkaracağımız sonuç, Stef'in ne içi ne de dışı iyi. Hangi insan (hadi size kıyak vampir diyelim) kardeşine o acıyı yaşatır, akıl mıdır bu? Tabi o acıyı biz hiç yaşamadığımız için bilemeyeceğiz sadece dizilerden ve filmlerden gördüğümüz kadarıyla asla vampir olmamak gerektiğini, çok ama çok acı verdiğini biliyoruz. Ama ben öyle Damon gibi bi adam gelecekte, vampir yapmak için ısıracak ve buna hayır diyecek bir kız tanımıyorum. Ne acı pahasına olursa olsun özellikle kız grubunun hepsi seve seve kabul edecektir.



Her neyse konu sapıyor, bölüme dönelim.Her bölümün sonunda olduğu gibi bu bölümde haftaya kadar bizde tırnak bıraktırmayacak, saç yoldurtacak bir sonla bitti. Bi kere de şöyle bi şok edici final olmasın dişimi kırarım. Gerçi o zaman diziyi de izlemeyi bırakırım ya neyse. Ama ilk bölümler böyle değildi bu dizi, daha az atraksyonluydu şimdi iyice bi azıttı. Her bölüm yok bir sır açığa çıkıyo, yok o bunun görsel ikizi oluyo, yok onunla bunun arasındaki aşk alevleniyo... Yeter ama bizdeki de kafa di mi? Şöyle her şey bi süreliğine oluruna varsa, güzel güzel dizimizi yüzümüzde kocaman bir gülümsemeyle izlesek... Ama nerde! Her bölüm illaha o ağzı kocaman açtıracaklar, biz diziyi izlerken çıkardığımız garip seslerden dolayı ailemizin bize ürkünç gözlerle bakmasına neden olacaklar. O vampirceğizin kafası koparken içim gitti bunu da belirteyim. Kazık saplanmış vampir yaşar mıymış yahu diye bağırdığımda anneannemin beni deli sandığına yemin edebilirim. Hayır yani bu işin altından bi yüzük, müzük ya da kolye falan çıkmazsa olan benim güzel beyinceğzime olacak. Ne saçma iş yahu? Kazık yiyen her vampir geberir gider. Tüm vampirler mezardan mı dirilecek şimdi?



Gelelim o acıklı, içler parçalayan sahneye. Allah seni bildiği gibi yapsın Elena diyorum başka da bişi demiyorum. Böyle dediğime bakmayın diyecek çok şeyim var. Bu bölümde çocukları ekrandan uzak tutmanızı tavsiye ederim. O "pırasa" saçlı Elena'mız o "cici" pijamalarıyla yavaşça tuvaletten odasına doğru süzülürken Damon'ı görünce neden bön bön bakar? İnsan bi tepki verir di mi? Anca işi düşünce, elindeki kolyeyii görünce paçaları tutuşuyo hanımefendinin. Damon'da yazık saf çocuğum benim anca ümitleniyo o tepkiyi görünce. Hele o Elena'yı kurtardığı zaman ümitli gözlerle ona doğru koşup sarılmasını beklerken Stef'e sarıldığını görünce yüzünün aldığı halden bahsetmek bile istemiyorum, çok içime işledi. Ne olurdu eski Türk filmlerindeki gibi mutlu mesut uzunca bir yolu koşup birbirlerine sarılsalardı? O değerli sözcükleri Elena'ya karşı boşuna tüketirken de gözlerinin buğulandığını görmemek imkansızdı Damon'ın. Elena yine bön bön bakarak ortamın içine etse de Damon çok güzel kurtardı o sahneyi sağolsun. Unuttururken gözünden süzülen bir damla yaştan anlıyoruz ki Damon'da salakmış. Kath'e bile ağlamamıştı Elena'ya ağlıyor. Hayır, Kath'de salak tamam Stef'in yumuşaklığına kanmış ama en azından kurnaz bir kadın. Damon'ı öyle görüp salak demek her ne kadar içimden gelmese de, diyorum işte. Elena Damon ortadan kaybolunca şöyle bi etrafına, pencereye falan baktı. Al işte kalırsın öyle mal gibi demeden geçemedim. Birazcık olsun aklını kullanıp yatağa oturmayı hesaplayabildi en azından buna da şükür. İnşallah Damon'la konuşmadan önce mine çiçeği almıştır da o Damon'ın sözleri kafasına çiviyle kazınmıştır, işalla işalla dinimiz amin.



Bu yazıda Elena'yı bu kadar aşşağıladığıma bakmayın Nina'yı çok severim hatta taparım. Çok hoş ve güzel olmakla beraber çok güzel moron rolü de yapar kendisi. (bkz. Elena.) Diziyi izlemeyenler için bu yazı pek anlaşılır olmayabilir ama yine de okurken keyif aldığınızı umuyorum. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere!

2 yorum:

  1. ben bunu izlemiyorum .
    ama oha! yine de etkilendim .
    yazıların başarılı .d

    YanıtlaSil
  2. '' Elena dünya üzerindeki en salak insan sıfatını layıkıyla yerine getiriyor '' kesinlikle katılıyorum ve son sahnede çok duygulanmıştım ah ah neyse sana söylicek bişey bulamıyorum Elena umarım bi gün farkedersin ve o gün umarım çok geç olmaz diyorum ve son sahneye tekrar izliyorum :)

    YanıtlaSil